30 Nisan 2009 Perşembe

Şehir Efsanesi; Salıncakların Ruhu


Bizim buralarda bir şehir efsanesi vardır, salıncakların ruhu diye...
Günümüzden çok önceleri, 2. dünya savaşı sıralarında bir bölük alman askeri her nasıl olduysa resimde ki yere gelmişler.Buranın yerli insanları ve nerden geldiği belli olmayan bir grup alman askeri arasında arbede çıkmış.Küçük bir çocuk anlam veremediği bu arbededen hem korkuyormuş, hemde durdurmaya çalışıyormuş.En son babasının bacağına sarılmış ama babası çocuğunu düşünmeden düşman gördüğü askerlere saldırmak için üzerlerine koşturmuş. Yediği süngü darbeleri sonrası baba oracıkta ölmüş.Çocuk babasının cansız bedenine sarılmış bir şekilde "N'olur durun diye yalvarmaya başlamış". O an ki durum itibariyle bir an her şey durmuş. Herkes biz n'apıyoruz düşünceleriyle çocuğa bakıyormuş. O anın tanıklarının tarifine göre şeytana benzeyen bir alman askeri, süngüsünü koşturarak çocuğun kalbine saplamış. Süngüsünü sapladığı anda da çocuğun üstüne öyle bir gürültüyle yıldırım düşmüş ki göğün üstlerine düştüğünü sanmışlar. Her şey yanmaya başlamış ve kül olmuş. Olaydan canlı kurtulabilen 1 kişinin anlatımıyla günümüze kadar unutulmadan gelmiş. Her sene şubat ayının 10'uyla 20'si arasında buralarda garip olaylara tanık olunurmuş.Özellikle bu günlerde salıncaklara binenler garip şeyler görürmüş.Buraya ev yapılamamasından buraya salıncak konulmuş. Bazen salıncaklar gecenin bir yarısı kendi kendine sallanır. Temiz kalpli olanlar salıncaktakileri görebiliyormuş. Ruhların salıncaklarda yaşadığına inanan mahalle insanı hikayeyi salıncakların ruhu var biliyor musun diye anlatmaya başlar.
Benim geçen sene çektiğim fotografta çok sonralar farkettim, garip şekiller var.Dikkatli bakılması gerekiyor.
Resmin büyük halini üzerine tıklayıp daha net görebilirsiniz.

Gezergen Hayal Mahsülleri Ofisi

25 Nisan 2009 Cumartesi

Veryansın Alayına

Kaldırıma park eden arabalara...
(Altyapısı eksik yapılaşmamızda, belediyelerin her yaptığı otopark'ı alkışlıyorum.)
Yayayken, ehliyeti nerden aldın diye şöferlere veryansın edenlere,
Şöfer koltuğunda veyahut yamacında otururken de şu yayalarda yolda yürümeyi bilmiyorlar diyenlere...
(insanlık halidir diye hoşgörü gösterebilenleri alkışlıyorum.)
Kaldırımda kimsenin yürümediğini zanneden, ayaküstü muhabbet edenlere...
(Gel kenara deyip muhabbetin akışını hemen yan tarafta devam ettirip, kaldırımdan insanların geçmesini sağlayan insanları alkışlıyorum.)
Veryansınım gözümle gördüğüm yere en fazla 5 dakikamı alıcakken yarım saatte gitmemi sağlayanlara...
Araba yürümüyor bari, ayaklarımı kullanayım dedim, ne fayda! Kimisi kaldırımı parsellemiş konuşuyorlar, kimisi arabasını park etmiş, engelli koşu parkuru mübarek. Koş emrah, koş...
Bugünkü parkuru başarılı bir şekilde bitirdikten sonra Wipeout'da başarılı olabileceğim inancı geldi.Katılsam mı acaba?

24 Nisan 2009 Cuma

Hayatın Bir Saniyesi


Sorarım size;
Hayatımızın bir saniyesinde ki mutluluğu sonsuza yayabilir miyiz?
Havaya sıçradığımızda havada asılı kaldığımız o bir saniyeyi sonsuzluğa yayabilirsek, kuşlar gibi uçmuş olur muyuz?
Sevgiliye sarıldığımızda ki huzurun, mutluluğun bir saniyesini sonsuza yayabilirsek, sevgiliyle sonsuza kadar mutlu, huzurlu olunabilir mi?
Yaşamda kaçırdığımız bir saniyeleri toplasak, farkına vardıklarımızdan çıkarsak kendimizi yaşamış hissedebilir miyiz?
Yaşamın neresinde durursak o kaçan bir saniyeleri görebiliriz?
Bizi biz yapan anılarımızın toplam saniyesi çok uzun olmadığından mı, ölürken bunları anlık bir zamanda film şeridi gibi görürüz?
Oysa ben hayatımın her saniyesini son anımda izlemek isterken, anlık mutluluklara tutunarak yaşadığımın mı farkına varıcam?
Yaşamı çok uzun zannederken, kısalığının farkına varmak kaçırdığımız zamanı geri getirebilir mi?
İçim acır, kanayan bir yara olur kaçan saniyeler, yaşamak isterken delicesine...

23 Nisan 2009 Perşembe

Yansımalar

Gözlerinizi dört açıp bakın resimlere, bakalım yansımalarda neler saklı...
Aynada ki aksimizde kimbilir kendimizi nasıl görüyoruz, başkaları bizi nasıl görüyor! Düşünmeye değer bir konu...
Resimlerin büyük halini görmek için üzerlerine tıklayınız...
yansimalar.jpg yansimalar(1).jpg yansimalar(2).jpg
yansimalar(3).jpg yansimalar(6).jpg
yansimalar(4).jpg yansimalar(5).jpg

20 Nisan 2009 Pazartesi

2009 Monopoly Turnuvası

19 Nisan Pazar günü kusursuz, güzel bir organizasyon gerçekleştiren Hasbro intertoy firmasına teşekkürlerimi sunuyorum...
2 Martda internetden yarışılmaya başlanılan, 9 Nisanda biten yarışmanın dereceye giren ilk 52'si İstanbul Otto Santral'de düzenlenen Monopoly turnuvasına katılmaya hak kazanmıştı. Otto Santral gibi çok hoş bir mekanda, kusursuz bir organizasyonla Las Vegas talihlisi belli oldu. En büyük süpriz de o günün hatırası, teselli ikramiyesi olarak dağıtılan oyunlardı. Yapılan iyi işlerin takdir edilmesi gerektiği düşüncesiyle teşekkürlerimi sunmayı bir borç bildim.Bundan sonra ki turnuva 4 yıl sonra yapılacak.
Bir sonra ki turnuvanın da bu güzellikte olması dileğiyle...