Ben her sene girerim zaten, yeni bir yıla. Benim için çok yeni bir şey değil bu durum. Gelen yeni yılın önce kıçını kaldırır, gönderirken kıçına bile bakmayız. Hayat böyle işte...
Her sene yeni yıla girerim dedim ya daha önce yazdıklarımdan farklı düşünmüyorum. 2010 için bunları, 2009 için bunları yazmışım.
Aslında fazladan o kadar çok şey yazılabilir ki...
Ama bunun yeni bir şey olmadığını anlatabilmek istedim hep. Rakamların değişmesi hayatınızı değiştirmeyecek. Siz rakamlara özel anlamlar yüklüyorsanız o ayrı tabii. Yüklediğiniz anlamıyla, hayatınıza etkisi olacaktır tabii ki de. Hayatın süre gelen düzeni değimeyeceğini anlatmak istedim işte. Öyle el bebek gül bebek karşılamaya gerek yok yani. Ülkemizin içinde bulunduğu durum itibariyle de her türlü eğlenceye karşı olan ben, 2011'e önce bir bacağımı sokacağım, baktım girebiliyorum, komple girerim. Giremezsem 2010'da yaşamaya devam.
Ne var Ülkemizin durumunda diyorsanız, şehitler var, işsizlik var, açlık var, bölünme korkuları var... Daha çok şey var da bu kadarı bile yeter.
Geride kalan zamanda, yitirilmiş, yaşanmış güzelliklere özlemle 2011 hiç kıçını kaldırmayacağım. Güzel hatıralar bırakırsan o ayrı. 1 sene sonra el bebek gül bebek uğurlayacağıma şimdiden taahhüt ederim.Ama daha gelmeden biliyorum ki acıları daha da katlayacaksın. Eğlenmesem de zorla mutlu olmaya devam...
31 Aralık 2010 Cuma
26 Aralık 2010 Pazar
2010'un En Hayvan Hayvanları
İşte karşınızda 2010'un en hayvan hayvanları
2010 için düşüncelerini öğrenmek istediğimiz kedimiz Mete'nin alayımıza söverken ki halleri pek bir hayvancaydı. En hayvan sıralamamızda 3. sırada yerini aldı.
3.lüğü kedi Mete'yle paylaşan Rontgenci Coşkun. Objektifimize takılan R.C.'nin bu halleri pek bir hayvancaydı.
2. sıramızda kedi kazım var. Niye bu kadar hayvanlık yapıyorsun diye sorduğumuzda, önce pek bir felsefikdi aslında. Sonra çıldırarak, 2010'a bacağım girsin, 2011'de size gibi laflar sarf ederek, muhabirimize saldırmaya başladı. Hiç yakışmadı, Kedi Kazım, Hayvansın...
1. sıramızı Kötü Kedi Şerafettin, namına yakışır kötülükle kaptı. K.K. Şerafettin'e bir şey sormaya fırsat bile bırakmadan muhabirimize dalmaya başladı.
Bu anları fotograflamayı başaran foto muhabirimizi tebrik ediyoruz. Hayvansın K.K. Şerafettin, hem de çok hayvan...
2010 için düşüncelerini öğrenmek istediğimiz kedimiz Mete'nin alayımıza söverken ki halleri pek bir hayvancaydı. En hayvan sıralamamızda 3. sırada yerini aldı.
3.lüğü kedi Mete'yle paylaşan Rontgenci Coşkun. Objektifimize takılan R.C.'nin bu halleri pek bir hayvancaydı.
2. sıramızda kedi kazım var. Niye bu kadar hayvanlık yapıyorsun diye sorduğumuzda, önce pek bir felsefikdi aslında. Sonra çıldırarak, 2010'a bacağım girsin, 2011'de size gibi laflar sarf ederek, muhabirimize saldırmaya başladı. Hiç yakışmadı, Kedi Kazım, Hayvansın...
1. sıramızı Kötü Kedi Şerafettin, namına yakışır kötülükle kaptı. K.K. Şerafettin'e bir şey sormaya fırsat bile bırakmadan muhabirimize dalmaya başladı.
Bu anları fotograflamayı başaran foto muhabirimizi tebrik ediyoruz. Hayvansın K.K. Şerafettin, hem de çok hayvan...
21 Aralık 2010 Salı
Işık Olmazsa Karanlık Sarar Bedenimi
Bütün gece salaş bir meyhanenin ucra köşesinde nasıl terkedildiğimi, ayrılığımızdan bu yana geçen düşünceli bir haftanın bütün acılarından nasıl kurtulurum diye düşünüp durdum. Nasıl silebilirdim yaşananları hafızamdan? Peçeteye acımı azaltır diye şiir yazmaya çalışıyordum;
"Işık olmazsa karanlık sarar bedenimi
Karanlıkta bedenim, beni duyan kulaklara fısıldayan ses olur sadece..."
yazabilmiştim tüm gece. Meyhaneci tezgahının arkasından "defol git" demek isteyen "kapatıyoruz bilader" diye seslendiğinde yola koyuldum. Ayaklarım nereye götürürse oraya gidecektim. Ayaklarım doğruca sevgilimin şimdi ki evine götürmüştü beni. Taşınmasına yardım ederken verdiği anahtarla açtım kapısını. Benden ayrılmasına yardım etmiştim, kendi ellerimle. İçeri girer girmez,
"Kalk yatağından...
Kalk bakalım yatağından, bir başkası var diyerek dürüst davranıp, beni aldatmadığını söyleyen eski sevgilim, kalk..." diye haykırmaya başlamıştım.
Yattığı odasının ışığını yaktı telaşlı bir şekilde ama tuttuğum gibi kolundan yatağa fırlatıp, ışığı söndürdüm.
"Karanlıklarımı kuşandım yine bu gece
Koskoca dünyayı yokettim karanlığımla
Sadece haykırışlarımın sesiyim beni duyan kulağında
Kulağını tırmalıyorum aslında, gıcırtıyı duyabiliyor musun?"
-Sarhoşsun sen
-...Ne sarhoşuyum?
-Lütfen, sen benim tanıdığım adam değilsin! diyen ağlamaklı sesi...
-Beni duymuyorsun galiba koskoca dünyayı yokettim karanlığımla,
etrafına bak nerde dünya, nerde? Sevdiğim yoksa, bu dünya da yok. Seni sevmiştim...
-Sen yalnızlığını seviyordun, beni değil!
-Ben diye bir şey yok artık, bitti. Şu an duyabildiğin bir ses bile olmayacağım birazdan.Bana eşlik eder misin?
Bir el silah sesi, biraz sessizlik, apartmanın merdivenlerinde karmaşanın sesi, bir el daha silah sesi ve son çıkardığım ses, yere düşen bedenimin patırtısı ve silahın tangırtısı. Artık bir ses bile değildim...
"Işık olmazsa karanlık sarar bedenimi
Karanlıkta bedenim, beni duyan kulaklara fısıldayan ses olur sadece..."
yazabilmiştim tüm gece. Meyhaneci tezgahının arkasından "defol git" demek isteyen "kapatıyoruz bilader" diye seslendiğinde yola koyuldum. Ayaklarım nereye götürürse oraya gidecektim. Ayaklarım doğruca sevgilimin şimdi ki evine götürmüştü beni. Taşınmasına yardım ederken verdiği anahtarla açtım kapısını. Benden ayrılmasına yardım etmiştim, kendi ellerimle. İçeri girer girmez,
"Kalk yatağından...
Kalk bakalım yatağından, bir başkası var diyerek dürüst davranıp, beni aldatmadığını söyleyen eski sevgilim, kalk..." diye haykırmaya başlamıştım.
Yattığı odasının ışığını yaktı telaşlı bir şekilde ama tuttuğum gibi kolundan yatağa fırlatıp, ışığı söndürdüm.
"Karanlıklarımı kuşandım yine bu gece
Koskoca dünyayı yokettim karanlığımla
Sadece haykırışlarımın sesiyim beni duyan kulağında
Kulağını tırmalıyorum aslında, gıcırtıyı duyabiliyor musun?"
-Sarhoşsun sen
-...Ne sarhoşuyum?
-Lütfen, sen benim tanıdığım adam değilsin! diyen ağlamaklı sesi...
-Beni duymuyorsun galiba koskoca dünyayı yokettim karanlığımla,
etrafına bak nerde dünya, nerde? Sevdiğim yoksa, bu dünya da yok. Seni sevmiştim...
-Sen yalnızlığını seviyordun, beni değil!
-Ben diye bir şey yok artık, bitti. Şu an duyabildiğin bir ses bile olmayacağım birazdan.Bana eşlik eder misin?
Bir el silah sesi, biraz sessizlik, apartmanın merdivenlerinde karmaşanın sesi, bir el daha silah sesi ve son çıkardığım ses, yere düşen bedenimin patırtısı ve silahın tangırtısı. Artık bir ses bile değildim...
19 Aralık 2010 Pazar
Yeni Bir Bilgisayar Oyunu
Oyun uçakta başlıyor. Uçakta paraşütle atlama yapıcaz.Paraşüt açıldı, açıldı... Açılmadı canlarınızdan 1 can gidiyor ve bu aşamayı (level) ya geçiyorsunuz ya da sonlanıyor (Game Over).
Sonra ki aşama denize tüpsüz dalış. Dalabildiğiniz kadar dalıyorsunuz. Minimum 200 mt. :D O basınca dayanabildiyseniz, vurgun yemeden su üstüne çıkmada sıra. Kısaca bu bölümde kesinlikle hak kaybediyorsunuz. Bir sonra ki aşamaya geçmek için oyun size bu bölümü bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Sonra ki aşama, arabayla 5 mt. yüksekliğinde 10 mt. kalınlığında ki duvardan atlama. Atlamanız için düzenlenilmiş pist tamamiyle düz olucak tabii. Zorluk derecesi tavan yani. Bu bölüm başladığında arabanın hızı saatte 200 km. ile başlıyor. Ayrıca arabanın freni bozuk ve direksiyonu kitli. Zorluk derecesi tavanın üstü, tavan arası hatta çatı durumu yani.Dümdüz duvara doğru gideceksiniz ve arabayı duvarın üzerinden uçurmaya çalışacaksınız. Çok zevkli bir bölüm olacağı kesin. Bu bölümü de oyun size bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Son aşama eşekle bir yerden bir yere gitme. Son bölüm zorluk derecesi diğer bölümlere göre çok kolay ama eşeğin inadı tutarsa bu bölümü tamamlamak için çok senelerinizi harcamanız gerekebilir. Bu bölümde eşekten düşmezseniz, eşek tepmezse hak kaybetmek çok zor ama genelde vazgeçme (Exit) yoluna gidilebilir. Vazgeçmemenizi tavsiye ederim. Bazen oyun size at yollayabilir. Yakaladınız mı bu bölümü rahat tamamlarsınız.
Oyuna hitaben; ne kadar hayatın içinden bir oyun senaryosu oldu di mi? Hepimiz bu hayatta uçaktan atlamışcasına hızlı yaşamışızdır ve belki paraşüt açılmayıp çakılmışızdır ya da paraşüt açılıp kurtarmışızdır.
Sonra ki aşama; hayallerimize dalarız, imkansızları düşleriz. Öyle de güzeldir ki hayallerimiz bizi içine çektikce çeker. Kurtulmaya çalıştığında gerçekler vücudunda vurgun yemiş etkisi yaratabilir.
Hayallerimizde yaşamıyorsak, onları gerçekleştirmek için uğraşıyorsak... Duvara toslamaya sebebiyet verecek kadar imkansızı hayal etmiş olabiliriz. Hayallerimizi gerçekleştirebildiysek zaten o arabayı duvardan hoplatabilmişinizdir.
Bütün bu olumsuzlukları yaşadınız ve emin adımlar atmaya çalışıyorsanız eşeğin tepesindesinizdir demek ki. Belki bir adım bile atmaz, belki az da olsa ilerlersiniz, belki atı yakalar rahata kavuşursunuz.
Yaşam da hepimiz buna benzer durumları yaşıyoruz ama bazıları bu oyunu kırmayı (hacklemeyi) başarabiliyor. Oyunu dediğim, anlattığım mantıkta tekrar okuduğunuzda oyun daha bir anlamlı, daha bir manidar geleceğini düşünüyorum.
Netice hayat denilen oyun ne kadar zor olsa da, oyunu oynamak kadar zevkli, heyecanlıdır. Sadece bunu hissedin...
Sonra ki aşama denize tüpsüz dalış. Dalabildiğiniz kadar dalıyorsunuz. Minimum 200 mt. :D O basınca dayanabildiyseniz, vurgun yemeden su üstüne çıkmada sıra. Kısaca bu bölümde kesinlikle hak kaybediyorsunuz. Bir sonra ki aşamaya geçmek için oyun size bu bölümü bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Sonra ki aşama, arabayla 5 mt. yüksekliğinde 10 mt. kalınlığında ki duvardan atlama. Atlamanız için düzenlenilmiş pist tamamiyle düz olucak tabii. Zorluk derecesi tavan yani. Bu bölüm başladığında arabanın hızı saatte 200 km. ile başlıyor. Ayrıca arabanın freni bozuk ve direksiyonu kitli. Zorluk derecesi tavanın üstü, tavan arası hatta çatı durumu yani.Dümdüz duvara doğru gideceksiniz ve arabayı duvarın üzerinden uçurmaya çalışacaksınız. Çok zevkli bir bölüm olacağı kesin. Bu bölümü de oyun size bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Son aşama eşekle bir yerden bir yere gitme. Son bölüm zorluk derecesi diğer bölümlere göre çok kolay ama eşeğin inadı tutarsa bu bölümü tamamlamak için çok senelerinizi harcamanız gerekebilir. Bu bölümde eşekten düşmezseniz, eşek tepmezse hak kaybetmek çok zor ama genelde vazgeçme (Exit) yoluna gidilebilir. Vazgeçmemenizi tavsiye ederim. Bazen oyun size at yollayabilir. Yakaladınız mı bu bölümü rahat tamamlarsınız.
Oyuna hitaben; ne kadar hayatın içinden bir oyun senaryosu oldu di mi? Hepimiz bu hayatta uçaktan atlamışcasına hızlı yaşamışızdır ve belki paraşüt açılmayıp çakılmışızdır ya da paraşüt açılıp kurtarmışızdır.
Sonra ki aşama; hayallerimize dalarız, imkansızları düşleriz. Öyle de güzeldir ki hayallerimiz bizi içine çektikce çeker. Kurtulmaya çalıştığında gerçekler vücudunda vurgun yemiş etkisi yaratabilir.
Hayallerimizde yaşamıyorsak, onları gerçekleştirmek için uğraşıyorsak... Duvara toslamaya sebebiyet verecek kadar imkansızı hayal etmiş olabiliriz. Hayallerimizi gerçekleştirebildiysek zaten o arabayı duvardan hoplatabilmişinizdir.
Bütün bu olumsuzlukları yaşadınız ve emin adımlar atmaya çalışıyorsanız eşeğin tepesindesinizdir demek ki. Belki bir adım bile atmaz, belki az da olsa ilerlersiniz, belki atı yakalar rahata kavuşursunuz.
Yaşam da hepimiz buna benzer durumları yaşıyoruz ama bazıları bu oyunu kırmayı (hacklemeyi) başarabiliyor. Oyunu dediğim, anlattığım mantıkta tekrar okuduğunuzda oyun daha bir anlamlı, daha bir manidar geleceğini düşünüyorum.
Netice hayat denilen oyun ne kadar zor olsa da, oyunu oynamak kadar zevkli, heyecanlıdır. Sadece bunu hissedin...
11 Aralık 2010 Cumartesi
Vedalaşmak Zor İşdir
Vedaya dair bir yazı olsun istedim ama videoda zaten söylemek istediklerimi Erdal Tosun söylemiş.Video; Rina Filminin son sahnesi.
Hayatta yine şafak saymak varmış :(
Hayatta yine şafak saymak varmış :(
10 Aralık 2010 Cuma
Onca İnsan Arasında 90. Oldum
Bir gün 90. olduğuma bu kadar sevineceğim ve blog yazmaya başladığımdan bu yana da bu kadar yüceltileceğim aklımın ucundan geçmezdi. 90. olmak ne güzel bir durummuş. Bu mutluluğu yaşatan Kıreyzi Görl 'e teşekkür ederim. 90. olmanın hediyesini almış gibiyim aslında. Blogum adına yazılmış özel bir yazı, süper oldu işin doğrusu.
Umarım müteşekkir olduğum Kıreyzi Görl 'e layıkıyla teşekkür edebilmişimdir.
Teşekkürler...
90. olmak ne demek peki; 90. izleyici olmak demek. 90. izleyicisine hediye vereceğini açıklayan Kıreyzi Görl 'ün izleyicisi olmak demek. Hediye vereceğini bana özel bir yazıyla ilan etmesi demek. Blogumun ismini onun blogunun en üstünde görmek demek. 90. olmak işte böyle bir şeymiş...
Umarım müteşekkir olduğum Kıreyzi Görl 'e layıkıyla teşekkür edebilmişimdir.
Teşekkürler...
90. olmak ne demek peki; 90. izleyici olmak demek. 90. izleyicisine hediye vereceğini açıklayan Kıreyzi Görl 'ün izleyicisi olmak demek. Hediye vereceğini bana özel bir yazıyla ilan etmesi demek. Blogumun ismini onun blogunun en üstünde görmek demek. 90. olmak işte böyle bir şeymiş...
6 Aralık 2010 Pazartesi
Yüzyılın Buluşu (Bu sefer ki buluşum Dehşet Verici)
Kesinlikle dahiyim ben :D Süper buluşum; Gazlarımızı Özel Toplama Haznesi. Bu alet için kısaca baş harflerini birleştirmeyi düşünüyorum. Daha kısa ve daha anlaşılır olur gibi. Yani kısaca G.Ö.T.H.
G.Ö.T.H. makinesi; osuruk (En Doğal Gaz) diye tabir ettiğimiz gazımızı depolamak için kullanılacak bir alet. Süper bir buluş dediğinizi şimdiden duyabiliyorum. Artık osurmak utanılacak bir durum olmaktan çıkmış olucak. Vatana, millete hayırlı bir iş yapmış olucağız. Kendi doğal gazımızı kendimiz üretebilmiş olucağız.
Kullanımını kısaca anlatmak gerekirse; Gazlarımızı Özel Toplama Haznesinin vakumlu borusunu osuruğumuzun çıktığı deliğe güzelcene yerleştiriyoruz ve afiyetle osuruyoruz.
Kullanım Alanlarını Kısaca Anlatmak Gerekirse; Şimdilik ısınma amaçlı.
İleride oluşturulacak daha büyük depolama sistemleriyle elektrik bile üretmeyi düşünüyoruz. Vay diyorsunuz di mi? Yıllarca boşa osurmuşuk diyorsunuz di mi? Hehe heeee Osuruğunuzu düşünen birisi var artık ve değerlenecek osuruklarınız.
Bloomberg tv'de Dragons diye girişimcilere destek olan bir program vardı ona katılıp "Osurukları depolamak istiyorum, bu iş için %10 hisse karşılığında 7.5 milyon TL istiyorum" demeyi hayal ediyorum. Akabinde 7.5 milyon tane tokat yeme garantisi var bu işin ama :D
G.Ö.T.H. makinesi; osuruk (En Doğal Gaz) diye tabir ettiğimiz gazımızı depolamak için kullanılacak bir alet. Süper bir buluş dediğinizi şimdiden duyabiliyorum. Artık osurmak utanılacak bir durum olmaktan çıkmış olucak. Vatana, millete hayırlı bir iş yapmış olucağız. Kendi doğal gazımızı kendimiz üretebilmiş olucağız.
Kullanımını kısaca anlatmak gerekirse; Gazlarımızı Özel Toplama Haznesinin vakumlu borusunu osuruğumuzun çıktığı deliğe güzelcene yerleştiriyoruz ve afiyetle osuruyoruz.
Kullanım Alanlarını Kısaca Anlatmak Gerekirse; Şimdilik ısınma amaçlı.
İleride oluşturulacak daha büyük depolama sistemleriyle elektrik bile üretmeyi düşünüyoruz. Vay diyorsunuz di mi? Yıllarca boşa osurmuşuk diyorsunuz di mi? Hehe heeee Osuruğunuzu düşünen birisi var artık ve değerlenecek osuruklarınız.
Bloomberg tv'de Dragons diye girişimcilere destek olan bir program vardı ona katılıp "Osurukları depolamak istiyorum, bu iş için %10 hisse karşılığında 7.5 milyon TL istiyorum" demeyi hayal ediyorum. Akabinde 7.5 milyon tane tokat yeme garantisi var bu işin ama :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)