3 Nisan 2012 Salı

Anneannem

Sevgili anneannem,

En doğru anlatan kelimeler hangileridir bilemem aslında; ama basit olsada seni anlatacak en güzel cümle "iyi insandın". Yalan dünyada vardın, şimdi yoksun.Çok sevdiğin Bursa'da dünyadan gittin. Bursa'ya laf söyletmezdin. Güzel memleket derdin de başka bir şey demezdin. Çok çabuk kızardın ama hiç kin tutmazdın. Bilirdin aslında kızdırırdık bazen seni; "Bursa küçük memleket" derdik, hemen " Bursa şöyle büyük şehir, böyle büyük şehir" anlatırdın. Dondurmayı çok severdin; " dondurma alalım mı" dediğimizde,  hemen, "hadi" derdin. Bir yere gideleceği zamanda ise ilk hazır olan insandı. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın.

Vedaya dair neler yazdığımı araştırırken buldum, yorumumu. Sonra yazdıklarıma takıldım, kaldım. "Zaman dengesiz, hayat adaletsiz... Zaman insanları sevdiğinden kopartırken, tekrar birleştirsin diye bekliyorsun.Zamanı durdurmanın mümkün olmaması zaten, hasretliğe ümit olan. Can sıkıyor işte!" Bunları söylemiştim, çok önceleri kendi blogumun yorum kısmında. Öyle bir şey ki; anneannemle beraber şu yakın zaman da çok şeyler kaybettim aslında. Yazdığım cümleler çok anlamlı geldi. Vedadan bahsederken yazmak istedim.

Daha önce blogumda üstü kapalı yazmaya çalıştım aslında; hayat bir kaybediş serüveni. Hiç bir şey kaybetmesende her geçen anı kaybettiğin, kaybediş serüveni. Hayatın acı gerçekleri...


Anneannem
1926 - 2012 
30 Mart
Seni seven ailen adına, Torunun...
Allah rahmet eylesin!

27 Şubat 2012 Pazartesi

Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan VAIO'yu Seçti... Sıra Sende!

Bana en çok Turuncu VAIO yakışıyor!

Ünlü moda ikonu Ece Sükan, Sony VAIO için ilginç bir işe imza attı. Blogların renkli dünyası ile Sony VAIO'nun renkli dünyasını birleştiren Ece Sükan, bir çok blog gibi benim blogumu da inceledi ve yakışacak olan rengi belirledi. Ece Sükan, blog içeriği, tasarımı, duruşuna göre 6 farklı rengi olan Sony VAIO içinden bana Turuncu VAIO'yu seçti.
sony-vaio

Ayrıca Facebook üzerinde yapılmış özel bir aplikasyonla Ece Sükan profil fotoğraflarını inceliyor ve sana yakışan Sony VAIO'yu belirliyor. Sen de fotoğrafa tıklayarak Facebook üzerinden VAIO kazanma şansı yakalayabilirsin...

Bir bumads advertorial içeriğidir.

23 Şubat 2012 Perşembe

Can Bonomo - Love me back (Turkey) 2012


Eurovision şarkımızı merak edenler için yayınlama ihtiyacı duydum. Yoksa Can Bonomo diye millet Leonard Cohen dinliyor :D Leonard'ı da beğenmemişsiniz bir de :D Herkes sevecek diye bir kaide yok tabii.
Herneyse; Can Bonomo - Love me back (Turkey) 2012 Eurovision Şarkı Yarışması
Can Bonomo - Love me back (Turkey) 2012 Eurovision Song Contest

22 Şubat 2012 Çarşamba

Rumeli Hisarı'nda Masalsı Bir Aşk Hikayesi!

"Eski aşklar Yeşilçam'da kaldı" lafı klişe olmaya yüz tutmuşken, fırtınalı sevdalar, çekişmeli ilişkiler günümüzde hem magazin basınında hem de yakın çevremizde -buna kendimiz de dahil- karşımıza bolca çıkıyor. Sevgilimizi elimizden almak isteyen dış mihraplar yoğun şekilde çalışırken bize de biricik aşklarımızı elimizde tutmak için yapmamız gereken çok iş düşüyor. Bu konuya nereden geldiğimi açıklıyorum!

8x4 yeni deodorantları Beauty ve Beast için muhteşem bir project mapping uygulaması daha yapmış. Gösterinin hikayesi kısaca şöyle: romantik bir aşk hikayesi kötü niyetli bir ejderhanın tehdidi altına giriyor. Kahraman erkeğimiz çekici kokusunun da yardımıyla güzel kızı kurtarıyor ve hikaye mutlu bir şekilde sona eriyor.

8x4 dünyasını Facebook'tan takip etmek isteyenler; http://www.facebook.com/8x4Turkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Bilge ile Küçük Vol.2



Küçük çocuk aşkı sordu bilgeye.
Bilge, " Hayatın can suyudur evlat! " dedi.
Küçük, " Yaşam aşkla mı başlar yani?" dedi.
Bilge, " Yaşam nefes ile başlar " dedi.
Küçük, " Nefes aldığımızda yaşamış mı oluruz?"
Bilge, " Hayattan bir beklentin yoksa!" dedi.
Küçük, "Ama beklentisiz nasıl yaşanabilir ki?"
Bilge, "O zaman nefes almaktan fazlasını yapmalısın!"
Küçük, "Mesela, neler yapabilirim?"
Bilge, "Yaşamalısın evlat! sadece yaşamalısın, bunun için mücadele etmelisin..."
Küçük, "Mücadele ettiğimde istediğim gibi yaşayabilecek miyim? Aşkı bulabilecek miyim? Aşkı yaşayabilecek miyim?"
Bilge, " Yaşamak; suları azgın bir nehirde, salın üzerinde olmak gibidir. Çektiğin kürek geriye götürmese de, ileriye götürdüğünü zannedersin. Kimi zaman kürek yardımıyladır ama kürek çekmesende ileriye gideceksindir. Nehirin karşına neler çıkaracağını bilemeyeceksin ama çektiğin kürek seni sonuca taşıyacaktır."
Küçük, "Bulmak çok zor galiba karamsarlığa kapıldım, şimdi".
Bilge, "Aşkı mı bulmak istiyorsun, aşk ile kürek çekmelisin. İyi bir yaşam mı istiyorsun, iyi bir yaşam için kürek çekmelisin. Bunları bulduğunda farkına varmalı ve yaşamalısın. Nehir seni onlardan uzaklaştırmadan!
Bulacağına inanmalısın ve yaşamalısın hayatı..."
Küçük, "Ama aşkı hala anlamadım ben."
Bilge, "Bu nehirde her ne için kürek çekersen çek, kürek çekme isteğindir aşk. Bu yüzden mücadele etmeli ve yaşamalısın bu hayatı eğer aşkı anlamak istiyorsan!"
Küçük, "bir gün aşkımı seninle tanıştıracağım." der ve uzaklaşır...

Not : Küçük çocuk teşekkür etmeyi ve iyi günler demeyi de unutmaz tabii ki :) Sadece amerikan filmlerinin soğukkanlı, umursamaz tavırlarında ki herifler gibi gözükmek istemiştir, yazıda :) Bana rica ederek repliğinin bu halde olmasını istemiştir. Küçük çocuğun bu tavrını örnek almayınız lütfen =D

10 Ocak 2012 Salı

Bilge ile Küçük Vol.1

Küçük çocuk yaşamı sordu bilgeye
Bilge: daha önce anlattığım gibi evlat dedi.
Küçük "ama anlamıyorum, anlayamıyorum"
Bilge " anlamayacaksın evlat, sadece yaşayacaksın"
Küçük " ama anlamadan nasıl yaşayabilirim?"
Bilge " Evlat... hayat soru sormaksa, cevapları hayatta aramak, bende değil"
Çocuk iç ses "sana bilge diye soru soranı ..." =D

1 Ocak 2012 Pazar

Yine Yeni Bir Yıl


Ne çabuk eskitiyorsunuz şu yılları. Habire yeni yıl. Uzun ömürlüsü yok mu bu yılların. Her sene, her sene yeni yıl...
Yazılarımı okuyanların bildiği üzere 2011'e girmedim. Hala 2010'dayım. 2011'e girmeyi denedim. Bir bacağımı soktum. Baktım giremeyeceğim, boşverdim.
Lakin 2012'ye gireceğim mirim. Giremedikce girmeyi deneyeceğim. Giricem, çıkıcam, giricem, çıkıcam... Ta ki 2012'yi becerene kadar. 2012'yi becerdiğimde ohhhh misss =D 2010'dan kurtulup 2012'ye girmiş olacağım.
2012'de en büyük dileğim ısıtmalı klozet kapağım olması. 2012 bana ısıtmalı klozet kapağını versin, ben de mıçarken 2012'yi düşüneyim. Mıçtığımın 2012'si bol aksiyonlu olacağa benziyor. Herkes kıyamet kopacak mı diye bekleyecek. Eğlenceli olacak. Çok sevdiğiniz dünya yok oluyor. =D
Afrika'da ki insanlar hangi yıla girdiler bilmiyorum ama orada ki açlıkla yaşadıkları senenin sayısı her ne olursa olsun yaşadıkları seneyi sevmediklerine eminim.
Her neyse bol eğlenceli yıllar...

14 Kasım 2011 Pazartesi

Bir Kaybediş Öyküsü



İnsan kaybetmek için caba sarfetmez. Zaten bir kaybedişin içindedir.
Yaşamın acımasızlığı içinde kazandığımızı zannettiğimiz kaybediş öyküsü. Kazandığımız nedir ki? Kaybetmekten mutlu olmak gerekiyor.
 15000-2-1+3 = 15000 neticede yine aynı rakama ulaşacaksak niye bunca işlem? bu işlemleri yaptıktan sonra yine 15000 bulacağımızı görmek için değil mi? ama zaten 15000 olduğu besbelli.
Hayat üzerine düşünelim; doğarken yalnızız (yalnızlık) - zaman - üzüntü + sevdiklerimiz = ölümün yalnızlığı (yalnızlık) Varacağımız sonuç belli olsa da, yaşamalıyız...
Bu sorunun daha karışık halini düşünelim;
Doğarken ki yalnızlık (Yalnızlık) - zaman - üzüntü - acı - ayrılık - acının karesi - üzüntünün karesi + isteklerimiz - gerçekleştiremediğimiz istekler - acının karesi - üzüntünün karesi - artık tanımamızlıktan gelenler  + gerçekleştirdiğimiz isteklerimiz + anlık sevinçler + arkadaşlar - zaman - hastalıklar - acının karesi - acının küpü - ... - ... - ... + ... + ... - ... = Ölüm Yalnızlığı ( Yalnızlık)  Noktalı yerleri sizler istediğiniz gibi doldurun. Nasıl olsa sonucu değiştirmeyecek!
Ama sonuç ne olursa olsun yaşanması gereken bir hayat var önümüzde ve yaşamalıyız. Eninde sonunda öleceğini her insan bilir. İnsan doğar, yaşar ve ölür. Bu hayatın döngüsü değişmez belki ama değişim bu süreç içersinde yaşanır. İnançlıysak öte dünya için değişimi yaşarız. Bu hayatın ötesine berisine inanmıyorsan da mutluluk için değişim yaşarsın ya da her ne önemliyse...
Değişmek istemesende zaman insanı değiştirir. Farklılaşırsın... Geçmiş zamanda ki kendine yabancılaşırsın. Aynada ki yansımanı tanıyabildiğin sürece kendinsindir.
Kaybediş öyküsünde, kaybedilecek en kötüsü insanın kendisi olsa gerek. İnsan kendini kaybedince (mecazi ve gerçek) sonra ki kaybettiklerinin farkına varabilir mi ki?
Acıklı kelimelerdir kaybetmek, ayrılık, ölüm, vs. Hüzünlenmek için üzerine bir şeyler yazmak gerekmiyor. Önemli olan acıklı kelimelerin gerçekliğinde mutlu edecek kelimelerden şarkılar söyleyip mutlu olmak. Hayatın acı ritminde, mutluluk dolu şarkı olabilmek ya da sevgi dolu bir şarkı...
Yaşamak zor vesselam...

Not: Yazdıklarımı yine okumayacağım yayınlayabilmek için. Okuduktan sonra vazgeçiyorum yayınlamaktan. Editoryal çalışma da yapmayacağım. Düşüncelerimi beğenmeyebilirsiniz ama düşüncelerim sadece kendimi bağlar. İçimden gelenleri yazdım ve paylaşıyorum. İsteyen okur, istemeyen okumaz.  Özetlemek gerekirse söylediklerim doğrudur diye bir iddiam yok. Sadece düşüncelerimdir...