Ben her sene girerim zaten, yeni bir yıla. Benim için çok yeni bir şey değil bu durum. Gelen yeni yılın önce kıçını kaldırır, gönderirken kıçına bile bakmayız. Hayat böyle işte...
Her sene yeni yıla girerim dedim ya daha önce yazdıklarımdan farklı düşünmüyorum. 2010 için bunları, 2009 için bunları yazmışım.
Aslında fazladan o kadar çok şey yazılabilir ki...
Ama bunun yeni bir şey olmadığını anlatabilmek istedim hep. Rakamların değişmesi hayatınızı değiştirmeyecek. Siz rakamlara özel anlamlar yüklüyorsanız o ayrı tabii. Yüklediğiniz anlamıyla, hayatınıza etkisi olacaktır tabii ki de. Hayatın süre gelen düzeni değimeyeceğini anlatmak istedim işte. Öyle el bebek gül bebek karşılamaya gerek yok yani. Ülkemizin içinde bulunduğu durum itibariyle de her türlü eğlenceye karşı olan ben, 2011'e önce bir bacağımı sokacağım, baktım girebiliyorum, komple girerim. Giremezsem 2010'da yaşamaya devam.
Ne var Ülkemizin durumunda diyorsanız, şehitler var, işsizlik var, açlık var, bölünme korkuları var... Daha çok şey var da bu kadarı bile yeter.
Geride kalan zamanda, yitirilmiş, yaşanmış güzelliklere özlemle 2011 hiç kıçını kaldırmayacağım. Güzel hatıralar bırakırsan o ayrı. 1 sene sonra el bebek gül bebek uğurlayacağıma şimdiden taahhüt ederim.Ama daha gelmeden biliyorum ki acıları daha da katlayacaksın. Eğlenmesem de zorla mutlu olmaya devam...
31 Aralık 2010 Cuma
26 Aralık 2010 Pazar
2010'un En Hayvan Hayvanları
İşte karşınızda 2010'un en hayvan hayvanları
2010 için düşüncelerini öğrenmek istediğimiz kedimiz Mete'nin alayımıza söverken ki halleri pek bir hayvancaydı. En hayvan sıralamamızda 3. sırada yerini aldı.
3.lüğü kedi Mete'yle paylaşan Rontgenci Coşkun. Objektifimize takılan R.C.'nin bu halleri pek bir hayvancaydı.
2. sıramızda kedi kazım var. Niye bu kadar hayvanlık yapıyorsun diye sorduğumuzda, önce pek bir felsefikdi aslında. Sonra çıldırarak, 2010'a bacağım girsin, 2011'de size gibi laflar sarf ederek, muhabirimize saldırmaya başladı. Hiç yakışmadı, Kedi Kazım, Hayvansın...
1. sıramızı Kötü Kedi Şerafettin, namına yakışır kötülükle kaptı. K.K. Şerafettin'e bir şey sormaya fırsat bile bırakmadan muhabirimize dalmaya başladı.
Bu anları fotograflamayı başaran foto muhabirimizi tebrik ediyoruz. Hayvansın K.K. Şerafettin, hem de çok hayvan...
2010 için düşüncelerini öğrenmek istediğimiz kedimiz Mete'nin alayımıza söverken ki halleri pek bir hayvancaydı. En hayvan sıralamamızda 3. sırada yerini aldı.
3.lüğü kedi Mete'yle paylaşan Rontgenci Coşkun. Objektifimize takılan R.C.'nin bu halleri pek bir hayvancaydı.
2. sıramızda kedi kazım var. Niye bu kadar hayvanlık yapıyorsun diye sorduğumuzda, önce pek bir felsefikdi aslında. Sonra çıldırarak, 2010'a bacağım girsin, 2011'de size gibi laflar sarf ederek, muhabirimize saldırmaya başladı. Hiç yakışmadı, Kedi Kazım, Hayvansın...
1. sıramızı Kötü Kedi Şerafettin, namına yakışır kötülükle kaptı. K.K. Şerafettin'e bir şey sormaya fırsat bile bırakmadan muhabirimize dalmaya başladı.
Bu anları fotograflamayı başaran foto muhabirimizi tebrik ediyoruz. Hayvansın K.K. Şerafettin, hem de çok hayvan...
21 Aralık 2010 Salı
Işık Olmazsa Karanlık Sarar Bedenimi
Bütün gece salaş bir meyhanenin ucra köşesinde nasıl terkedildiğimi, ayrılığımızdan bu yana geçen düşünceli bir haftanın bütün acılarından nasıl kurtulurum diye düşünüp durdum. Nasıl silebilirdim yaşananları hafızamdan? Peçeteye acımı azaltır diye şiir yazmaya çalışıyordum;
"Işık olmazsa karanlık sarar bedenimi
Karanlıkta bedenim, beni duyan kulaklara fısıldayan ses olur sadece..."
yazabilmiştim tüm gece. Meyhaneci tezgahının arkasından "defol git" demek isteyen "kapatıyoruz bilader" diye seslendiğinde yola koyuldum. Ayaklarım nereye götürürse oraya gidecektim. Ayaklarım doğruca sevgilimin şimdi ki evine götürmüştü beni. Taşınmasına yardım ederken verdiği anahtarla açtım kapısını. Benden ayrılmasına yardım etmiştim, kendi ellerimle. İçeri girer girmez,
"Kalk yatağından...
Kalk bakalım yatağından, bir başkası var diyerek dürüst davranıp, beni aldatmadığını söyleyen eski sevgilim, kalk..." diye haykırmaya başlamıştım.
Yattığı odasının ışığını yaktı telaşlı bir şekilde ama tuttuğum gibi kolundan yatağa fırlatıp, ışığı söndürdüm.
"Karanlıklarımı kuşandım yine bu gece
Koskoca dünyayı yokettim karanlığımla
Sadece haykırışlarımın sesiyim beni duyan kulağında
Kulağını tırmalıyorum aslında, gıcırtıyı duyabiliyor musun?"
-Sarhoşsun sen
-...Ne sarhoşuyum?
-Lütfen, sen benim tanıdığım adam değilsin! diyen ağlamaklı sesi...
-Beni duymuyorsun galiba koskoca dünyayı yokettim karanlığımla,
etrafına bak nerde dünya, nerde? Sevdiğim yoksa, bu dünya da yok. Seni sevmiştim...
-Sen yalnızlığını seviyordun, beni değil!
-Ben diye bir şey yok artık, bitti. Şu an duyabildiğin bir ses bile olmayacağım birazdan.Bana eşlik eder misin?
Bir el silah sesi, biraz sessizlik, apartmanın merdivenlerinde karmaşanın sesi, bir el daha silah sesi ve son çıkardığım ses, yere düşen bedenimin patırtısı ve silahın tangırtısı. Artık bir ses bile değildim...
"Işık olmazsa karanlık sarar bedenimi
Karanlıkta bedenim, beni duyan kulaklara fısıldayan ses olur sadece..."
yazabilmiştim tüm gece. Meyhaneci tezgahının arkasından "defol git" demek isteyen "kapatıyoruz bilader" diye seslendiğinde yola koyuldum. Ayaklarım nereye götürürse oraya gidecektim. Ayaklarım doğruca sevgilimin şimdi ki evine götürmüştü beni. Taşınmasına yardım ederken verdiği anahtarla açtım kapısını. Benden ayrılmasına yardım etmiştim, kendi ellerimle. İçeri girer girmez,
"Kalk yatağından...
Kalk bakalım yatağından, bir başkası var diyerek dürüst davranıp, beni aldatmadığını söyleyen eski sevgilim, kalk..." diye haykırmaya başlamıştım.
Yattığı odasının ışığını yaktı telaşlı bir şekilde ama tuttuğum gibi kolundan yatağa fırlatıp, ışığı söndürdüm.
"Karanlıklarımı kuşandım yine bu gece
Koskoca dünyayı yokettim karanlığımla
Sadece haykırışlarımın sesiyim beni duyan kulağında
Kulağını tırmalıyorum aslında, gıcırtıyı duyabiliyor musun?"
-Sarhoşsun sen
-...Ne sarhoşuyum?
-Lütfen, sen benim tanıdığım adam değilsin! diyen ağlamaklı sesi...
-Beni duymuyorsun galiba koskoca dünyayı yokettim karanlığımla,
etrafına bak nerde dünya, nerde? Sevdiğim yoksa, bu dünya da yok. Seni sevmiştim...
-Sen yalnızlığını seviyordun, beni değil!
-Ben diye bir şey yok artık, bitti. Şu an duyabildiğin bir ses bile olmayacağım birazdan.Bana eşlik eder misin?
Bir el silah sesi, biraz sessizlik, apartmanın merdivenlerinde karmaşanın sesi, bir el daha silah sesi ve son çıkardığım ses, yere düşen bedenimin patırtısı ve silahın tangırtısı. Artık bir ses bile değildim...
19 Aralık 2010 Pazar
Yeni Bir Bilgisayar Oyunu
Oyun uçakta başlıyor. Uçakta paraşütle atlama yapıcaz.Paraşüt açıldı, açıldı... Açılmadı canlarınızdan 1 can gidiyor ve bu aşamayı (level) ya geçiyorsunuz ya da sonlanıyor (Game Over).
Sonra ki aşama denize tüpsüz dalış. Dalabildiğiniz kadar dalıyorsunuz. Minimum 200 mt. :D O basınca dayanabildiyseniz, vurgun yemeden su üstüne çıkmada sıra. Kısaca bu bölümde kesinlikle hak kaybediyorsunuz. Bir sonra ki aşamaya geçmek için oyun size bu bölümü bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Sonra ki aşama, arabayla 5 mt. yüksekliğinde 10 mt. kalınlığında ki duvardan atlama. Atlamanız için düzenlenilmiş pist tamamiyle düz olucak tabii. Zorluk derecesi tavan yani. Bu bölüm başladığında arabanın hızı saatte 200 km. ile başlıyor. Ayrıca arabanın freni bozuk ve direksiyonu kitli. Zorluk derecesi tavanın üstü, tavan arası hatta çatı durumu yani.Dümdüz duvara doğru gideceksiniz ve arabayı duvarın üzerinden uçurmaya çalışacaksınız. Çok zevkli bir bölüm olacağı kesin. Bu bölümü de oyun size bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Son aşama eşekle bir yerden bir yere gitme. Son bölüm zorluk derecesi diğer bölümlere göre çok kolay ama eşeğin inadı tutarsa bu bölümü tamamlamak için çok senelerinizi harcamanız gerekebilir. Bu bölümde eşekten düşmezseniz, eşek tepmezse hak kaybetmek çok zor ama genelde vazgeçme (Exit) yoluna gidilebilir. Vazgeçmemenizi tavsiye ederim. Bazen oyun size at yollayabilir. Yakaladınız mı bu bölümü rahat tamamlarsınız.
Oyuna hitaben; ne kadar hayatın içinden bir oyun senaryosu oldu di mi? Hepimiz bu hayatta uçaktan atlamışcasına hızlı yaşamışızdır ve belki paraşüt açılmayıp çakılmışızdır ya da paraşüt açılıp kurtarmışızdır.
Sonra ki aşama; hayallerimize dalarız, imkansızları düşleriz. Öyle de güzeldir ki hayallerimiz bizi içine çektikce çeker. Kurtulmaya çalıştığında gerçekler vücudunda vurgun yemiş etkisi yaratabilir.
Hayallerimizde yaşamıyorsak, onları gerçekleştirmek için uğraşıyorsak... Duvara toslamaya sebebiyet verecek kadar imkansızı hayal etmiş olabiliriz. Hayallerimizi gerçekleştirebildiysek zaten o arabayı duvardan hoplatabilmişinizdir.
Bütün bu olumsuzlukları yaşadınız ve emin adımlar atmaya çalışıyorsanız eşeğin tepesindesinizdir demek ki. Belki bir adım bile atmaz, belki az da olsa ilerlersiniz, belki atı yakalar rahata kavuşursunuz.
Yaşam da hepimiz buna benzer durumları yaşıyoruz ama bazıları bu oyunu kırmayı (hacklemeyi) başarabiliyor. Oyunu dediğim, anlattığım mantıkta tekrar okuduğunuzda oyun daha bir anlamlı, daha bir manidar geleceğini düşünüyorum.
Netice hayat denilen oyun ne kadar zor olsa da, oyunu oynamak kadar zevkli, heyecanlıdır. Sadece bunu hissedin...
Sonra ki aşama denize tüpsüz dalış. Dalabildiğiniz kadar dalıyorsunuz. Minimum 200 mt. :D O basınca dayanabildiyseniz, vurgun yemeden su üstüne çıkmada sıra. Kısaca bu bölümde kesinlikle hak kaybediyorsunuz. Bir sonra ki aşamaya geçmek için oyun size bu bölümü bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Sonra ki aşama, arabayla 5 mt. yüksekliğinde 10 mt. kalınlığında ki duvardan atlama. Atlamanız için düzenlenilmiş pist tamamiyle düz olucak tabii. Zorluk derecesi tavan yani. Bu bölüm başladığında arabanın hızı saatte 200 km. ile başlıyor. Ayrıca arabanın freni bozuk ve direksiyonu kitli. Zorluk derecesi tavanın üstü, tavan arası hatta çatı durumu yani.Dümdüz duvara doğru gideceksiniz ve arabayı duvarın üzerinden uçurmaya çalışacaksınız. Çok zevkli bir bölüm olacağı kesin. Bu bölümü de oyun size bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Son aşama eşekle bir yerden bir yere gitme. Son bölüm zorluk derecesi diğer bölümlere göre çok kolay ama eşeğin inadı tutarsa bu bölümü tamamlamak için çok senelerinizi harcamanız gerekebilir. Bu bölümde eşekten düşmezseniz, eşek tepmezse hak kaybetmek çok zor ama genelde vazgeçme (Exit) yoluna gidilebilir. Vazgeçmemenizi tavsiye ederim. Bazen oyun size at yollayabilir. Yakaladınız mı bu bölümü rahat tamamlarsınız.
Oyuna hitaben; ne kadar hayatın içinden bir oyun senaryosu oldu di mi? Hepimiz bu hayatta uçaktan atlamışcasına hızlı yaşamışızdır ve belki paraşüt açılmayıp çakılmışızdır ya da paraşüt açılıp kurtarmışızdır.
Sonra ki aşama; hayallerimize dalarız, imkansızları düşleriz. Öyle de güzeldir ki hayallerimiz bizi içine çektikce çeker. Kurtulmaya çalıştığında gerçekler vücudunda vurgun yemiş etkisi yaratabilir.
Hayallerimizde yaşamıyorsak, onları gerçekleştirmek için uğraşıyorsak... Duvara toslamaya sebebiyet verecek kadar imkansızı hayal etmiş olabiliriz. Hayallerimizi gerçekleştirebildiysek zaten o arabayı duvardan hoplatabilmişinizdir.
Bütün bu olumsuzlukları yaşadınız ve emin adımlar atmaya çalışıyorsanız eşeğin tepesindesinizdir demek ki. Belki bir adım bile atmaz, belki az da olsa ilerlersiniz, belki atı yakalar rahata kavuşursunuz.
Yaşam da hepimiz buna benzer durumları yaşıyoruz ama bazıları bu oyunu kırmayı (hacklemeyi) başarabiliyor. Oyunu dediğim, anlattığım mantıkta tekrar okuduğunuzda oyun daha bir anlamlı, daha bir manidar geleceğini düşünüyorum.
Netice hayat denilen oyun ne kadar zor olsa da, oyunu oynamak kadar zevkli, heyecanlıdır. Sadece bunu hissedin...
11 Aralık 2010 Cumartesi
Vedalaşmak Zor İşdir
Vedaya dair bir yazı olsun istedim ama videoda zaten söylemek istediklerimi Erdal Tosun söylemiş.Video; Rina Filminin son sahnesi.
Hayatta yine şafak saymak varmış :(
Hayatta yine şafak saymak varmış :(
10 Aralık 2010 Cuma
Onca İnsan Arasında 90. Oldum
Bir gün 90. olduğuma bu kadar sevineceğim ve blog yazmaya başladığımdan bu yana da bu kadar yüceltileceğim aklımın ucundan geçmezdi. 90. olmak ne güzel bir durummuş. Bu mutluluğu yaşatan Kıreyzi Görl 'e teşekkür ederim. 90. olmanın hediyesini almış gibiyim aslında. Blogum adına yazılmış özel bir yazı, süper oldu işin doğrusu.
Umarım müteşekkir olduğum Kıreyzi Görl 'e layıkıyla teşekkür edebilmişimdir.
Teşekkürler...
90. olmak ne demek peki; 90. izleyici olmak demek. 90. izleyicisine hediye vereceğini açıklayan Kıreyzi Görl 'ün izleyicisi olmak demek. Hediye vereceğini bana özel bir yazıyla ilan etmesi demek. Blogumun ismini onun blogunun en üstünde görmek demek. 90. olmak işte böyle bir şeymiş...
Umarım müteşekkir olduğum Kıreyzi Görl 'e layıkıyla teşekkür edebilmişimdir.
Teşekkürler...
90. olmak ne demek peki; 90. izleyici olmak demek. 90. izleyicisine hediye vereceğini açıklayan Kıreyzi Görl 'ün izleyicisi olmak demek. Hediye vereceğini bana özel bir yazıyla ilan etmesi demek. Blogumun ismini onun blogunun en üstünde görmek demek. 90. olmak işte böyle bir şeymiş...
6 Aralık 2010 Pazartesi
Yüzyılın Buluşu (Bu sefer ki buluşum Dehşet Verici)
Kesinlikle dahiyim ben :D Süper buluşum; Gazlarımızı Özel Toplama Haznesi. Bu alet için kısaca baş harflerini birleştirmeyi düşünüyorum. Daha kısa ve daha anlaşılır olur gibi. Yani kısaca G.Ö.T.H.
G.Ö.T.H. makinesi; osuruk (En Doğal Gaz) diye tabir ettiğimiz gazımızı depolamak için kullanılacak bir alet. Süper bir buluş dediğinizi şimdiden duyabiliyorum. Artık osurmak utanılacak bir durum olmaktan çıkmış olucak. Vatana, millete hayırlı bir iş yapmış olucağız. Kendi doğal gazımızı kendimiz üretebilmiş olucağız.
Kullanımını kısaca anlatmak gerekirse; Gazlarımızı Özel Toplama Haznesinin vakumlu borusunu osuruğumuzun çıktığı deliğe güzelcene yerleştiriyoruz ve afiyetle osuruyoruz.
Kullanım Alanlarını Kısaca Anlatmak Gerekirse; Şimdilik ısınma amaçlı.
İleride oluşturulacak daha büyük depolama sistemleriyle elektrik bile üretmeyi düşünüyoruz. Vay diyorsunuz di mi? Yıllarca boşa osurmuşuk diyorsunuz di mi? Hehe heeee Osuruğunuzu düşünen birisi var artık ve değerlenecek osuruklarınız.
Bloomberg tv'de Dragons diye girişimcilere destek olan bir program vardı ona katılıp "Osurukları depolamak istiyorum, bu iş için %10 hisse karşılığında 7.5 milyon TL istiyorum" demeyi hayal ediyorum. Akabinde 7.5 milyon tane tokat yeme garantisi var bu işin ama :D
G.Ö.T.H. makinesi; osuruk (En Doğal Gaz) diye tabir ettiğimiz gazımızı depolamak için kullanılacak bir alet. Süper bir buluş dediğinizi şimdiden duyabiliyorum. Artık osurmak utanılacak bir durum olmaktan çıkmış olucak. Vatana, millete hayırlı bir iş yapmış olucağız. Kendi doğal gazımızı kendimiz üretebilmiş olucağız.
Kullanımını kısaca anlatmak gerekirse; Gazlarımızı Özel Toplama Haznesinin vakumlu borusunu osuruğumuzun çıktığı deliğe güzelcene yerleştiriyoruz ve afiyetle osuruyoruz.
Kullanım Alanlarını Kısaca Anlatmak Gerekirse; Şimdilik ısınma amaçlı.
İleride oluşturulacak daha büyük depolama sistemleriyle elektrik bile üretmeyi düşünüyoruz. Vay diyorsunuz di mi? Yıllarca boşa osurmuşuk diyorsunuz di mi? Hehe heeee Osuruğunuzu düşünen birisi var artık ve değerlenecek osuruklarınız.
Bloomberg tv'de Dragons diye girişimcilere destek olan bir program vardı ona katılıp "Osurukları depolamak istiyorum, bu iş için %10 hisse karşılığında 7.5 milyon TL istiyorum" demeyi hayal ediyorum. Akabinde 7.5 milyon tane tokat yeme garantisi var bu işin ama :D
23 Kasım 2010 Salı
Ben Bir Şey Buldum Galiba...
Büyük bir heyecanla açıklıyorum yeni buluşumu; PARASİTENZİ kelimesi. Süper bir kelime, benim çok hoşuma gitti. Bu kelimeyi bir yerlerde kullanmak lazım. Parasitenzi kelimesini buldum ama nerede kullanacağımıza dair hiçbir fikrim yok.Yine de süper bir buluş, parasitenzi kelimesi. Bu arada süper buluşlarımla kendimin dahi olduğundan şüphelenmeye başladım. Yoksa ben dahi miyim...?
Birde bir şeyi 40 defa söyleyince olurmuş ya. Ben şimdi bu blogun Türkiye'nin en çok okunan blogu olduğunu söylesem, sizlerde bu yazıyı 40 gün, 40 defa okusanız, bu gerçek olabilir mi? Çok merak ediyorum bu olayı. Deneyelim mi?
Resim üzerine tılanıldığınızda, resmin sahibinin sayfasına gidebilirsiniz...
Birde bir şeyi 40 defa söyleyince olurmuş ya. Ben şimdi bu blogun Türkiye'nin en çok okunan blogu olduğunu söylesem, sizlerde bu yazıyı 40 gün, 40 defa okusanız, bu gerçek olabilir mi? Çok merak ediyorum bu olayı. Deneyelim mi?
Resim üzerine tılanıldığınızda, resmin sahibinin sayfasına gidebilirsiniz...
20 Kasım 2010 Cumartesi
Karanlık Yalnızlık
Karanlıkta mı yalnızlık daha hissedilir oluyor ya da yalnızlık mı karanlıklara sürüklüyor insanı bilmiyorum. Belki her iki seçenekte doğru.
Karanlık, yalnızlık ve müzik... Derin bir melankoliye sürüklüyor insanı ama güzel. Yaşamı hissediyorsun; soluk alışverişleri, saatin tıkırtısı, durup dururken ses çıkartan eşyalar ve gecenin sessizliği. Kısacası etrafını çevreleyen herşeyi daha iyi hissediyorsun. Seviyorum bu duyguyu. Yaşamak için istek uyandıran hayaller kurmamı sağlıyor. Sigaramın dumanında hayaller türetiyorum. Herşeyin daha güzel olduğu, daha yaşanılır bir dünyada olduğumu hayal ediyorum. Karanlık, sigaramın dumanı, müzik ve yalnızlığıma dönüp bakıyorum; yok öyle bir dünya. Yeni bir hayal...
İnsan hayallerde herşey olabiliyor ya, süper bir şey. En uçuk hayalim de dünyanın en yakışıklı adamı olup bütün kızların ismimi sayıklaması.Karanlık ve saz arkadaşlarına dönüp bakıyorum; yok öyle bir dünya...
Son zamanlarda gecenin sessizliğine düşman müziğim Adam Hurst. Dinleyin beğenicek misin bakalım...
Karanlık, yalnızlık ve müzik... Derin bir melankoliye sürüklüyor insanı ama güzel. Yaşamı hissediyorsun; soluk alışverişleri, saatin tıkırtısı, durup dururken ses çıkartan eşyalar ve gecenin sessizliği. Kısacası etrafını çevreleyen herşeyi daha iyi hissediyorsun. Seviyorum bu duyguyu. Yaşamak için istek uyandıran hayaller kurmamı sağlıyor. Sigaramın dumanında hayaller türetiyorum. Herşeyin daha güzel olduğu, daha yaşanılır bir dünyada olduğumu hayal ediyorum. Karanlık, sigaramın dumanı, müzik ve yalnızlığıma dönüp bakıyorum; yok öyle bir dünya. Yeni bir hayal...
İnsan hayallerde herşey olabiliyor ya, süper bir şey. En uçuk hayalim de dünyanın en yakışıklı adamı olup bütün kızların ismimi sayıklaması.Karanlık ve saz arkadaşlarına dönüp bakıyorum; yok öyle bir dünya...
Son zamanlarda gecenin sessizliğine düşman müziğim Adam Hurst. Dinleyin beğenicek misin bakalım...
9 Kasım 2010 Salı
Neyzen Tevfik
Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama, biraz duraksa, neler olup bittiğine anlam verme.
Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi.
ve varlığın ile buluşamadı.
Sorun yok, sadece bekle...
Gunes doğacaktır, çimler yeşerecektir, çicekler açacaktir, rüzgar esecektir ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur,olması gereken kendiliğinden olur!
İzlemene devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde...
O bir dengedir, o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş,
güzellik olanların içinden filizlenecektir;
zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur!..
Hayat üçbuçukla dört arasındadır. ..
Ya üçbuçuk atarsın, ya da dört dörtlük yaşarsın...
NEYZEN TEVFİK
Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi.
ve varlığın ile buluşamadı.
Sorun yok, sadece bekle...
Gunes doğacaktır, çimler yeşerecektir, çicekler açacaktir, rüzgar esecektir ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur,olması gereken kendiliğinden olur!
İzlemene devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde...
O bir dengedir, o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş,
güzellik olanların içinden filizlenecektir;
zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur!..
Hayat üçbuçukla dört arasındadır. ..
Ya üçbuçuk atarsın, ya da dört dörtlük yaşarsın...
NEYZEN TEVFİK
28 Ekim 2010 Perşembe
5 Ekim 2010 Salı
20 Eylül 2010 Pazartesi
Hayat Karmaşası ve Ümit
Hayatın karmaşası, çok bilinmeyenli denklem gibi... Bu denklemin bilinmeyenleri genelde yaşanıldıkca öğrenilir. Tecrübelerinle, hayatın çok bilinmeyenli denklemini daha kolay çözeceğini düşünürsün.Bildiklerini denklemde yerine koyduğunda, bildiklerinin bilinmeyen olduğunu farkettiğinde denklem bir anda altüst olabilir.Hayatınızı da altüst edebilir tabii ki.
Bilinenlerin bile bilinmeyen olabileceği, hayat karmaşasında ki ruhsal çöküntü karanlıkta olduğunuzu düşünmenize sebebiyet verse de; Karanlığınızda ışık olabilecek en güzel unsur ümidinizdir. Belki de karanlıktan kurtaracak yolu gösterecektir bu ışık.Her zaman herşeyin daha güzel olucağına dair ümidinizi yitirmeden, sabretmek gerekir. İnanın ki herşey daha güzel olucak...
Ümit : "Sabırla, amaca ulaşmaya çalışmaktır" der Gezergen...
9 Temmuz 2010 Cuma
15 Mayıs 2010 Cumartesi
ntdll.dll Hatası Kesin Çözümü
Bu sorunun en büyük sebebi sata hdd'ler için nlite programıyla sata driverları eklenmesi. Doğru driver yüklenmediğinde sonlandırılamayacak bir döngü oluşturarak, bilgisayarı kilitlemektedir. Çözümü doğru driver'ı ekleyip bir windows cd'si oluşturmak ve akabinde de kurmaktır.
Biraz daha detaya girmek gerekirse nlite'da sürücüleri yüklerken iaahci dosyasını seçtiğinizde hdd'nizin doğru modelini seçmek gerekiyor.örnek olarak forumlarda genelde intel 82801 HEM/HBM SATA AHCI Controller aranmış, sizin sata hdd'niz de bu ise açılan listeden bu modeli tam olarak gösteren yere seçiyorsunuz. Fakat masaüstü ve laptop ayrımına dikkat ederek. Muhtemelen masaüstü için Desktop, laptop için mobile yazacaktır. Bu şekilde oluşturacağınız windows cd'siyle ntdll.dll sıkıntısı yaşamayacağınızı iddia edebilirim. Çünkü bugün yaşadığım bu sorunu bu şekilde çözdüm.
Bugün karşılaştığım bu sorunla forum sitelerimizin ne kadar iğrenç olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Abi vazgeçin kopyala yapıştır forumculuğundan, bilgisi olmadan gereksiz fikirler üretenler ve teşekkür etmeye zorlayanlar, söyleyecek lafım olsun diye teşekkür edenler... Aradığın bir şeyi bulamayınca canımı çoookkk sıktı işin doğrusu.
Umarım bu sorunla cebelleşenler için yardımcı olabilmişimdir.
Biraz daha detaya girmek gerekirse nlite'da sürücüleri yüklerken iaahci dosyasını seçtiğinizde hdd'nizin doğru modelini seçmek gerekiyor.örnek olarak forumlarda genelde intel 82801 HEM/HBM SATA AHCI Controller aranmış, sizin sata hdd'niz de bu ise açılan listeden bu modeli tam olarak gösteren yere seçiyorsunuz. Fakat masaüstü ve laptop ayrımına dikkat ederek. Muhtemelen masaüstü için Desktop, laptop için mobile yazacaktır. Bu şekilde oluşturacağınız windows cd'siyle ntdll.dll sıkıntısı yaşamayacağınızı iddia edebilirim. Çünkü bugün yaşadığım bu sorunu bu şekilde çözdüm.
Bugün karşılaştığım bu sorunla forum sitelerimizin ne kadar iğrenç olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Abi vazgeçin kopyala yapıştır forumculuğundan, bilgisi olmadan gereksiz fikirler üretenler ve teşekkür etmeye zorlayanlar, söyleyecek lafım olsun diye teşekkür edenler... Aradığın bir şeyi bulamayınca canımı çoookkk sıktı işin doğrusu.
Umarım bu sorunla cebelleşenler için yardımcı olabilmişimdir.
Hayat Kurtarabilecek Bir Video
Daha önceden linkini verdiğim videonun direkt seyredebileceğiniz hali.
Paylaşmak isteyen olursa, paylaşım kodlarını veriyorum, hazır olun :D
işte kodlar bunlar istediğiniz yerde paylaşın.
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="never" height="350" src="http://www.fileden.com/files/2008/2/15/1761332//ehliyet.swf" type="application/x-shockwave-flash" width="400"></embed>
Paylaşmak isteyen olursa, paylaşım kodlarını veriyorum, hazır olun :D
işte kodlar bunlar istediğiniz yerde paylaşın.
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="never" height="350" src="http://www.fileden.com/files/2008/2/15/1761332//ehliyet.swf" type="application/x-shockwave-flash" width="400"></embed>
9 Nisan 2010 Cuma
Yeni Buluşumuz Ses Gerçeği
Gezergen Blog ekibi yine sansasyonel bir buluşa imza atıyor ve sesin aslında havada dalga dalga yayılan titreşimler olmadığını buluyor. Ses tellerinizle oluşturduğunuz titreşimlerin havada dalga dalga yayılarak kulağımızın bu titreşimleri algılaması olarak zannediyorsanız çok yanılıyorsunuz :D
Ses aslında havada bulunan böcükler sayesinde iletilmektedir. Böcük bilinçli kullanılmış bir tabirdir. Havada sesleri taşıyan gözle görülmeyen böceklere verdiğimiz isimdir, böcük.
Bu böcükler havada kulaktan kulağa oynarlar aslında, en büyük zevkleri budur. Siz bir şey söylediğinizde hemen bu böcükler kulaktan kulağa söyleneni taşımaya başlarlar. İçlerinde muzip olanlara da rastladık yaptığımız araştırmalar sonucunda. Bu muzip böcükler, söyleneni farklı bir şekilde söyleyip, söylenenin yanlış anlaşılmasına sebebiyet verebilmektedirler. Söylediklerimizin yanlış anlaşılmasına sebep işte bu muzip böcüklerdir.
Resimde görülen böcük 100000000000000000 kez büyütülmüştür. Resim ayrıca alıntı olup, resmin sahibinin iletişim bilgileri resmin üzerinde olup isterseniz bu resmi satın alabilirsiniz.
Gördüğünüz üzere yanlış anlaşılmalarımızın en büyük sebebi bu böcükler. Birde r'leri söyleyemeyen böcükler var. O böcükler denk geldiyse size yakanızı bırakmazlar ama o böcükleri kandırmanın yollarını keşfedebilirsiniz.
Bu anlattıklarıma inanan olur mu bilmiyorum ama inanan varsa inanmasın. Çünkü kandırdım :D
Ses aslında havada bulunan böcükler sayesinde iletilmektedir. Böcük bilinçli kullanılmış bir tabirdir. Havada sesleri taşıyan gözle görülmeyen böceklere verdiğimiz isimdir, böcük.
Bu böcükler havada kulaktan kulağa oynarlar aslında, en büyük zevkleri budur. Siz bir şey söylediğinizde hemen bu böcükler kulaktan kulağa söyleneni taşımaya başlarlar. İçlerinde muzip olanlara da rastladık yaptığımız araştırmalar sonucunda. Bu muzip böcükler, söyleneni farklı bir şekilde söyleyip, söylenenin yanlış anlaşılmasına sebebiyet verebilmektedirler. Söylediklerimizin yanlış anlaşılmasına sebep işte bu muzip böcüklerdir.
Resimde görülen böcük 100000000000000000 kez büyütülmüştür. Resim ayrıca alıntı olup, resmin sahibinin iletişim bilgileri resmin üzerinde olup isterseniz bu resmi satın alabilirsiniz.
Gördüğünüz üzere yanlış anlaşılmalarımızın en büyük sebebi bu böcükler. Birde r'leri söyleyemeyen böcükler var. O böcükler denk geldiyse size yakanızı bırakmazlar ama o böcükleri kandırmanın yollarını keşfedebilirsiniz.
Bu anlattıklarıma inanan olur mu bilmiyorum ama inanan varsa inanmasın. Çünkü kandırdım :D
Gezergen Blog Ekibi
5 Nisan 2010 Pazartesi
Uğur Gürsoy'un Karakteri Fırat
Uğur Gürsoy ve Fırat son zamanların bomba karakteri. Fanatikleri günden güne çoğalan bir karakter Fırat. Fırat'ı takip etmek isterseniz uykusuz dergisinde yayınlanmakta...
Bir de oyuncaklarının çıkmasını isteyen bir kitle de mevcut, en azından ben istiyorum oyuncağının çıkmasını. Gerçi figürünü yapmışlar çok da şeker olmuş. Satın almak isterseniz facebook sayfası üzerinden alabilirsiniz. Satın almak için açılan sayfadan store kısmını tıklamanız gerekli.
Facebook Sayfası : http://www.facebook.com/toys.manamana
Bir de oyuncaklarının çıkmasını isteyen bir kitle de mevcut, en azından ben istiyorum oyuncağının çıkmasını. Gerçi figürünü yapmışlar çok da şeker olmuş. Satın almak isterseniz facebook sayfası üzerinden alabilirsiniz. Satın almak için açılan sayfadan store kısmını tıklamanız gerekli.
Facebook Sayfası : http://www.facebook.com/toys.manamana
Karikatürlerin büyük hali için üzerlerine tıklayınız...
1 Nisan 2010 Perşembe
29 Mart 2010 Pazartesi
19 Şubat 2010 Cuma
Alma (Kısa Film)
Çok hoş bir kısa film.Kandırılan insanların, ruhlarının nasıl hapsedildiğini anlatıyor sanki.Çocukca bir film görüntüsünde, büyük komplo :P
Yazının devamını görmek için Devamı yazısına tıklayınız, lütfen...
Yazının devamını görmek için Devamı yazısına tıklayınız, lütfen...
12 Şubat 2010 Cuma
Ezel'de Ramiz Dayı'ya Kim İhanet Ediyor Açıklıyoruz
Gezergen Blog şok haberlerine devam ediyor.Yine gündem değiştirecek bir konuyla karşınızdayız.Ezel'de Ramiz Dayı'ya kim ihanet ediyor? açıklıyoruz. Şok ŞOK Şok Ramiz Dayı ölüyor mu?AZ SONRA...
Televizyon aldatmacaları, heyecanlandırmaları iliklerime kadar işledi.Gezergen Blog tv'lerde ki sinir bozucu çığırtkanlıktan kurtulabilecek mi? AZ SONRA
Yemedik içmedik fragmanda ki saliselik görüntüleri sizin için fotograflayarak kim olduklarını anlamanızı sağladık.İşte fragmanda ki anlık görüntüler, bunların kim olduğunu tahmin edebildiyseniz, bunlar Ramiz Dayı'ya silah dayıyorlar.Acaba Ölecek mi? Şok ŞOK Şok Az Sonra...
Televizyon aldatmacaları, heyecanlandırmaları iliklerime kadar işledi.Gezergen Blog tv'lerde ki sinir bozucu çığırtkanlıktan kurtulabilecek mi? AZ SONRA
Yemedik içmedik fragmanda ki saliselik görüntüleri sizin için fotograflayarak kim olduklarını anlamanızı sağladık.İşte fragmanda ki anlık görüntüler, bunların kim olduğunu tahmin edebildiyseniz, bunlar Ramiz Dayı'ya silah dayıyorlar.Acaba Ölecek mi? Şok ŞOK Şok Az Sonra...
6 Şubat 2010 Cumartesi
Moral Deposu Msn Anketleri
Bayılıyorum bu msn anketlerine, benim için ne güzel şeyler söylüyor. Cuk da oturuyor :D
Kendini Test Etmek İsteyenler Buyrun Buraya!!!
Kendini Test Etmek İsteyenler Buyrun Buraya!!!
Aristokratik (Aristokratik misiniz?)
Aristokratiksiniz. Bunun hayatı ne kadar zorlaştırdığının da farkındasınız. Bu yüzden fazla göstermemeye gayret ediyorsunuz bu yönünüzü. İlkelerinizden taviz vermeniz gerekmediği müddetçe, kendi seçmediğiniz mekânlara tahammül kapasitenizi artırmaya çalışıyorsunuz. Bu yüzden de hayatınız kendiniz ve dış dünya arasında denge kurma savaşıyla geçiyor. Çoğu zaman o savaşın bir muzafferi olmadığının da farkındasınız. Çünkü dünya sizin değiştirebileceğinizden büyük, ama siz de sığmıyorsunuz kendi alanınıza. Yapılabilecek bir şey varsa yapmalı diyorsunuz, lakin elinizi pis işlere bulaştırmanın akıllıca olmadığına da inanıyorsunuz. Bütün bu çelişkiler sizi değişken bir ruha sahip kılıyor. Ama aslında ardına konumlandığınız gururunuz incinmedikçe dünyayı kendi arzu ettiğiniz yere dönüştürmek için elinizden geleni yapmaya da hazırsınız.
Usta oyuncu (Aşk Oyuncusu musunuz?)
Of aman, sizden korkulur. Siz bir aşığı dere kıyısına götürüp, aşk şarabı içirmeden geri getirebilecek türden tehlikeli ve usta bir oyuncusunuz. Ne zaman oyun oynadığınız, ne zaman ciddi hareket ettiğiniz belli bile değil.
4 Şubat 2010 Perşembe
Büyük Buluş: Zeka Aslında Hangi Organımızda!!!
Büyük bir buluş...
Dünya tarihine geçmeye hazırlanan gezergen blog ekibi, açıklamasını yapıyor.Evet, açıklıyoruz zekayı hangi organımızla kullandığımızı...
AZ SONRA!!!
Bunu açıklamadan önce zekayla ilgili düşüncelerimizden bahsedelim. Kimse zeki olmadığını düşünmek istemez ve kime sorarsanız sorun ben zekiyim der.Ama en büyük zekilik insanların zekasını gizleyebilmesidir.Yani aslında ben aptalım dediğinizde zekanızın ne kadar üstün olduğunu gösterirsiniz.
(He he açıkladığımız bu düşüncelerle nifak tohumlarını ekmiş bulunuyoruz. Herkes böyle olduğuna inanacak ve zeki olduğunu göstermek için ben aptalım diyecek :D. Herkes "Ben Aptalım" dediğinde de ben ortaya çıkıp "En Zekiniz Benim" diye bağıracam nihahaha :D Dünyanın tek zeki insanı ben olucam.)
İşte büyük buluşu açıklıyoruz. Şok ŞOK Şok ŞOK!!!
Anlattığım gün geldiğinde, zeka bulunduğu organı değiştirecek :D ama şimdilik bilindiği yerde.Değişime uğrayacak organı çok merak eden olursa, ismini kulağına fısıldayabilirim :D
Resim Alıntıdır.Buraya Tıklayarak Resmin Bulunduğu Sayfaya gidebilirsiniz...
30 Ocak 2010 Cumartesi
Hayata Bakışını Değerlendirmece
25 Ocak 2010 Pazartesi
Ağlanacak Halimize Gülelim Köşesi
Yılmaz Özdil 22 Ocak 2010 günü köşesinde yazdığı yazının bir kısmı.Gülmekten yarıldım...
“Çevireceğiniz numaradan önce Graham Bell'in doğum tarihini tuşlarsanız, telefonla bedavaya görüşebilirsiniz” diye haber yaptılar... “Benim telefon galiba arızalı” diye hücuma uğrayan Telefon İdaresi, ertesi sabah beyanat vermek zorunda kaldı; resmi kurum olduğu için “Manyak mısınız” diyemedi, “Külliyen yalan” dedi.
*
Adnan Menderes döneminde gizli bir projeyle uzaya gönderilen, ancak, daha sonra ödenek yetersizliği nedeniyle geri getirilemeyen Türk astronotun oğlunu çıkardılar canlı yayına... Millet ağlamaktan helak oldu zavallı yavrucağın dramına... Mermiyi dişiyle yakalayan adamı gösterdiler, kendini vurduranlar oldu! Klozetten çıkıp, insanların kıçını ısıran yaratık haberi de yaptılar, Cine 5 şifresini kıran sprey haberi de... Laboratuvarda tüplü müplü bir deney yaptılar, “Sigara paketlerindeki parlak kâğıtlarda gümüş var, işte böyle ayırabilirsiniz” dediler, adamın biri malı mülkü sattı, belediyenin çöp ihalesini aldı.20 Ocak 2010 Çarşamba
Geçmişin Acı Hatırası
Sokak kapısından çıkarken hissettim, günün kötü geçiceğini.Tedirgindim. Tedirginliğimle adımlarımı daha ürkek atıyordum, günün getireceği bilinmezliğe.
Evimizin önünden geçen caddeyi yürüdüm.Herşey aynıydı.Yine aynı mahalle sakini, yine aynı dükkanlar, yine aynı yol...Tek farklılık yanımdan geçen insanlar olsa gerek diye düşündüm. Gereksiz bir tedirginlik diye düşünerek rehavetle yol boyunca yürüdüm.
Tam böyle düşünürken yolun ilersinde duvarın kenarına oturmuş birisini farkettim."Olamaz" dedim.Tahmin ettiğim kişiyse eğer diye yine tedirgin oldum.Yanına yaklaştıkca kişi daha belirginleşiyor, daha tedirgin oluyordum.Yanına vardığımda yüzüne bir baktım, bir baktım ki ne göreyim.Tahmin ettiğim kişi değil.
Unutmak istenilen geçmişi hatırlatan, benzer bir insanın yarattığı tedirginlikte olsa yüreğim darlandı.İnsan aşkı bulduğunda bırakmaması gerektiğini düşündüm ama nasıl? Sıkı sıkıya sarılırsa insan, aşkını elinde tutabilir mi? Elinde tutamazsa insan aşkını geçmişin acı hatırası olmaktan da öteye geçemez herhalde...
16 Ocak 2010 Cumartesi
En İyi Adamlar Yalnızken Güçlüdür
En İyi Adamlar Yalnızken Güçlüdür
Seçimini zekice
yapmak yarılamaktır
zafere giden yolu;
diger yarisi
kayıtsızlıkla
fethedilir.
bir yanda
istediğin
her şeyi
söyleyebilirsin,
öte yanda
meçbur değilsin.
ben bir şekilde
ikisini de
yapmayı
becerdim.
bu yüzden benimle
bir sorununuz varsa
size aittir.
Charles Bukowski
Seçimini zekice
yapmak yarılamaktır
zafere giden yolu;
diger yarisi
kayıtsızlıkla
fethedilir.
bir yanda
istediğin
her şeyi
söyleyebilirsin,
öte yanda
meçbur değilsin.
ben bir şekilde
ikisini de
yapmayı
becerdim.
bu yüzden benimle
bir sorununuz varsa
size aittir.
Charles Bukowski
Bir kadın olarak doğmuş olsaydım, kesinlikle orospu olurdum. Erkek olarak doğduğum için sürekli kadınları arzuladım, ne kadar aşağıdaysan o kadar iyidir. Buna rağmen kadınlar -iyi kadınlar- beni korkuttu çünkü onlar ruhunuzu ele geçirmek isterler sonunda, peki o zaman ne kalırdı benden geriye korumak isteyeceğim? Açıkçası fahişeleri, düşmüş kadınları arzu ettim, çünkü ölüdür onlar ve serttirler, sizden hiçbirşey beklemezler. Çekip gittikleri zaman sizden hiçbirşey kaybetmezsiniz. Öte yandan bütün bunaltıcı bedellerine rağmen yumuşak , iyi kadınlara da hasret çektim. İki türlüde kaybettim. Ben güçlü değildim Böylece kadınlarla, kadın düşüncesiyle uğraştım durdum.
Charles Bukowski
Charles Bukowski veyahut Orhan Veli Kanık'ın içki sofralarında bulunabilmek isterdim...
14 Ocak 2010 Perşembe
Ağlamaklıyım, Son Günlerde...
Ağlamakdır, en güzel hüznü anlatan...
Gülmektir, en iyi sevinci anlatan,
Zamandır, en iyi doğruyu anlatan,
Kalbindir, en iyi sevgiyi anlatan,
Yaşamaktır, en iyi hayatı anlatan,
Yaşamaksa hayat; hayatı var eden duygularla, hissederek...
Lhasa de Sela'ya ait resim ve müzik ama o artık dünyaya ait değil. Günlerdir yazmak istiyorum ölümü üzerine ama yazamadım. Sıkıntılı zamanlarımın, aslında sadece sıkıntılı zamanlarımda da değil çoğu zamanda müziğiyle yoldaşdı bana. Şimdi onun dünyada olmaması çok üzüyor.
Bu sesi çok özleyeceğim.
Paylaştığım şarkısıyla yetinmek istemezseniz, blogun sağ tarafında bir şarkısı daha var. Bunlarda kesmezse kendi resmi sitesini ziyaret edin derim.
Lhasa de Sela (27 Eylül 1972 – 1 Ocak 2010), ya da bilinen ön adıyla Lhasa, ABD'li şarkıcı ve besteci.
Resmi Sitesi : http://lhasadesela.com
1 Ocak 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)