21 Aralık 2010 Salı

Işık Olmazsa Karanlık Sarar Bedenimi

Bütün gece salaş bir meyhanenin ucra köşesinde nasıl terkedildiğimi, ayrılığımızdan bu yana geçen düşünceli bir haftanın bütün acılarından nasıl kurtulurum diye düşünüp durdum. Nasıl silebilirdim yaşananları hafızamdan? Peçeteye acımı azaltır diye şiir yazmaya çalışıyordum;
"Işık olmazsa karanlık sarar bedenimi
Karanlıkta bedenim, beni duyan kulaklara fısıldayan ses olur sadece..."
yazabilmiştim tüm gece. Meyhaneci tezgahının arkasından "defol git" demek isteyen "kapatıyoruz bilader" diye seslendiğinde yola koyuldum. Ayaklarım nereye götürürse oraya gidecektim. Ayaklarım doğruca sevgilimin şimdi ki evine götürmüştü beni. Taşınmasına yardım ederken verdiği anahtarla açtım kapısını. Benden ayrılmasına yardım etmiştim, kendi ellerimle. İçeri girer girmez,
"Kalk yatağından...
Kalk bakalım yatağından, bir başkası var diyerek dürüst davranıp, beni aldatmadığını söyleyen eski sevgilim, kalk..." diye haykırmaya başlamıştım.
Yattığı odasının ışığını yaktı telaşlı bir şekilde ama tuttuğum gibi kolundan yatağa fırlatıp, ışığı söndürdüm.
"Karanlıklarımı kuşandım yine bu gece
Koskoca dünyayı yokettim karanlığımla
Sadece haykırışlarımın sesiyim beni duyan kulağında
Kulağını tırmalıyorum aslında, gıcırtıyı duyabiliyor musun?"
-Sarhoşsun sen
-...Ne sarhoşuyum?
-Lütfen, sen benim tanıdığım adam değilsin! diyen ağlamaklı sesi...
-Beni duymuyorsun galiba koskoca dünyayı yokettim karanlığımla,
etrafına bak nerde dünya, nerde? Sevdiğim yoksa, bu dünya da yok. Seni sevmiştim...
-Sen yalnızlığını seviyordun, beni değil!
-Ben diye bir şey yok artık, bitti. Şu an duyabildiğin bir ses bile olmayacağım birazdan.Bana eşlik eder misin?
Bir el silah sesi, biraz sessizlik, apartmanın merdivenlerinde karmaşanın sesi, bir el daha silah sesi ve son çıkardığım ses, yere düşen bedenimin patırtısı ve silahın tangırtısı. Artık bir ses bile değildim...

19 Aralık 2010 Pazar

Yeni Bir Bilgisayar Oyunu

Oyun uçakta başlıyor. Uçakta paraşütle atlama yapıcaz.Paraşüt açıldı, açıldı... Açılmadı canlarınızdan 1 can gidiyor ve bu aşamayı (level) ya geçiyorsunuz ya da sonlanıyor (Game Over).
Sonra ki aşama denize tüpsüz dalış. Dalabildiğiniz kadar dalıyorsunuz. Minimum 200 mt. :D O basınca dayanabildiyseniz, vurgun yemeden su üstüne çıkmada sıra. Kısaca bu bölümde kesinlikle hak kaybediyorsunuz. Bir sonra ki aşamaya geçmek için oyun size bu bölümü bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Sonra ki aşama, arabayla 5 mt. yüksekliğinde 10 mt. kalınlığında ki duvardan atlama. Atlamanız için düzenlenilmiş pist tamamiyle düz olucak tabii. Zorluk derecesi tavan yani. Bu bölüm başladığında arabanın hızı saatte 200 km. ile başlıyor. Ayrıca arabanın freni bozuk ve direksiyonu kitli. Zorluk derecesi tavanın üstü, tavan arası hatta çatı durumu yani.Dümdüz duvara doğru gideceksiniz ve arabayı duvarın üzerinden uçurmaya çalışacaksınız. Çok zevkli bir bölüm olacağı kesin. Bu bölümü de oyun size bir çok defa oynatabilir, sonlandırabilir(Game Over) veyahut oynamaktan vazgeçebilirsiniz(Exit).
Son aşama eşekle bir yerden bir yere gitme. Son bölüm zorluk derecesi diğer bölümlere göre çok kolay ama eşeğin inadı tutarsa bu bölümü tamamlamak için çok senelerinizi harcamanız gerekebilir. Bu bölümde eşekten düşmezseniz, eşek tepmezse hak kaybetmek çok zor ama genelde vazgeçme (Exit) yoluna gidilebilir. Vazgeçmemenizi tavsiye ederim. Bazen oyun size at yollayabilir. Yakaladınız mı bu bölümü rahat tamamlarsınız.
Oyuna hitaben; ne kadar hayatın içinden bir oyun senaryosu oldu di mi? Hepimiz bu hayatta uçaktan atlamışcasına hızlı yaşamışızdır ve belki paraşüt açılmayıp çakılmışızdır ya da paraşüt açılıp kurtarmışızdır.
Sonra ki aşama; hayallerimize dalarız, imkansızları düşleriz. Öyle de güzeldir ki hayallerimiz bizi içine çektikce çeker. Kurtulmaya çalıştığında gerçekler vücudunda vurgun yemiş etkisi yaratabilir.
Hayallerimizde yaşamıyorsak, onları gerçekleştirmek için uğraşıyorsak... Duvara toslamaya sebebiyet verecek kadar imkansızı hayal etmiş olabiliriz. Hayallerimizi gerçekleştirebildiysek zaten o arabayı duvardan hoplatabilmişinizdir.
Bütün bu olumsuzlukları yaşadınız ve emin adımlar atmaya çalışıyorsanız eşeğin tepesindesinizdir demek ki. Belki bir adım bile atmaz, belki az da olsa ilerlersiniz, belki atı yakalar rahata kavuşursunuz.
Yaşam da hepimiz buna benzer durumları yaşıyoruz ama bazıları bu oyunu kırmayı (hacklemeyi) başarabiliyor. Oyunu dediğim, anlattığım mantıkta tekrar okuduğunuzda oyun daha bir anlamlı, daha bir manidar geleceğini düşünüyorum.
Netice hayat denilen oyun ne kadar zor olsa da, oyunu oynamak kadar zevkli, heyecanlıdır. Sadece bunu hissedin...

11 Aralık 2010 Cumartesi

Vedalaşmak Zor İşdir

Vedaya dair bir yazı olsun istedim ama videoda zaten söylemek istediklerimi Erdal Tosun söylemiş.Video; Rina Filminin son sahnesi.

Hayatta yine şafak saymak varmış :(

10 Aralık 2010 Cuma

Onca İnsan Arasında 90. Oldum

Bir gün 90. olduğuma bu kadar sevineceğim ve blog yazmaya başladığımdan bu yana da bu kadar yüceltileceğim aklımın ucundan geçmezdi. 90. olmak ne güzel bir durummuş. Bu mutluluğu yaşatan Kıreyzi Görl 'e teşekkür ederim.  90. olmanın hediyesini almış gibiyim aslında. Blogum adına yazılmış özel bir yazı, süper oldu işin doğrusu.
Umarım müteşekkir olduğum Kıreyzi Görl 'e layıkıyla teşekkür edebilmişimdir.
Teşekkürler...
90. olmak ne demek peki; 90. izleyici olmak demek. 90. izleyicisine hediye vereceğini açıklayan Kıreyzi Görl 'ün izleyicisi olmak demek. Hediye vereceğini bana özel bir yazıyla ilan etmesi demek. Blogumun ismini onun blogunun en üstünde görmek demek. 90. olmak işte böyle bir şeymiş...

6 Aralık 2010 Pazartesi

Yüzyılın Buluşu (Bu sefer ki buluşum Dehşet Verici)

Kesinlikle dahiyim ben :D Süper buluşum; Gazlarımızı Özel Toplama Haznesi. Bu alet için kısaca baş harflerini birleştirmeyi düşünüyorum. Daha kısa ve daha anlaşılır olur gibi. Yani kısaca G.Ö.T.H.
G.Ö.T.H. makinesi; osuruk (En Doğal Gaz) diye tabir ettiğimiz gazımızı depolamak için kullanılacak bir alet. Süper bir buluş dediğinizi şimdiden duyabiliyorum. Artık osurmak utanılacak bir durum olmaktan çıkmış olucak. Vatana, millete hayırlı bir iş yapmış olucağız. Kendi doğal gazımızı kendimiz üretebilmiş olucağız.
Kullanımını kısaca anlatmak gerekirse; Gazlarımızı Özel Toplama Haznesinin vakumlu borusunu osuruğumuzun çıktığı deliğe güzelcene yerleştiriyoruz ve afiyetle osuruyoruz.
Kullanım Alanlarını Kısaca Anlatmak Gerekirse; Şimdilik ısınma amaçlı.
İleride oluşturulacak daha büyük depolama sistemleriyle elektrik bile üretmeyi düşünüyoruz. Vay diyorsunuz di mi? Yıllarca boşa osurmuşuk diyorsunuz di mi? Hehe heeee Osuruğunuzu düşünen birisi var artık ve değerlenecek osuruklarınız.
Bloomberg tv'de Dragons diye girişimcilere destek olan bir program vardı ona katılıp "Osurukları depolamak istiyorum, bu iş için %10 hisse karşılığında 7.5 milyon TL istiyorum" demeyi hayal ediyorum. Akabinde 7.5 milyon tane tokat yeme garantisi var bu işin ama :D

23 Kasım 2010 Salı

Ben Bir Şey Buldum Galiba...

Büyük bir heyecanla açıklıyorum yeni buluşumu; PARASİTENZİ kelimesi. Süper bir kelime, benim çok hoşuma gitti. Bu kelimeyi bir yerlerde kullanmak lazım. Parasitenzi kelimesini buldum ama nerede kullanacağımıza dair hiçbir fikrim yok.Yine de süper bir buluş, parasitenzi kelimesi. Bu arada süper buluşlarımla kendimin dahi olduğundan şüphelenmeye başladım. Yoksa ben dahi miyim...?
Birde bir şeyi 40 defa söyleyince olurmuş ya. Ben şimdi bu blogun Türkiye'nin en çok okunan blogu olduğunu söylesem, sizlerde bu yazıyı 40 gün, 40 defa okusanız, bu gerçek olabilir mi? Çok merak ediyorum bu olayı. Deneyelim mi?

Resim üzerine tılanıldığınızda, resmin sahibinin sayfasına gidebilirsiniz...

20 Kasım 2010 Cumartesi

Karanlık Yalnızlık

Karanlıkta mı yalnızlık daha hissedilir oluyor ya da yalnızlık mı karanlıklara sürüklüyor insanı bilmiyorum. Belki her iki seçenekte doğru.
Karanlık, yalnızlık ve müzik... Derin bir melankoliye sürüklüyor insanı ama güzel. Yaşamı hissediyorsun; soluk alışverişleri, saatin tıkırtısı, durup dururken ses çıkartan eşyalar ve gecenin sessizliği. Kısacası etrafını çevreleyen herşeyi daha iyi hissediyorsun. Seviyorum bu duyguyu. Yaşamak için istek uyandıran hayaller kurmamı sağlıyor. Sigaramın dumanında hayaller türetiyorum. Herşeyin daha güzel olduğu, daha yaşanılır bir dünyada olduğumu hayal ediyorum. Karanlık, sigaramın dumanı, müzik ve yalnızlığıma dönüp bakıyorum; yok öyle bir dünya. Yeni bir hayal...
İnsan hayallerde herşey olabiliyor ya, süper bir şey. En uçuk hayalim de dünyanın en yakışıklı adamı olup bütün kızların ismimi sayıklaması.Karanlık ve saz arkadaşlarına dönüp bakıyorum; yok öyle bir dünya...
Son zamanlarda gecenin sessizliğine düşman müziğim Adam Hurst. Dinleyin beğenicek misin bakalım...


9 Kasım 2010 Salı

Neyzen Tevfik

Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama, biraz duraksa, neler olup bittiğine anlam verme.
Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi.
ve varlığın ile buluşamadı.
Sorun yok, sadece bekle...
Gunes doğacaktır, çimler yeşerecektir, çicekler açacaktir, rüzgar esecektir ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur,olması gereken kendiliğinden olur!
İzlemene devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde...
O bir dengedir, o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş,
güzellik olanların içinden filizlenecektir;
zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur!..
Hayat üçbuçukla dört arasındadır. ..
Ya üçbuçuk atarsın, ya da dört dörtlük yaşarsın...

NEYZEN TEVFİK